İÇİNDEKİLER
Mukaddime | 13 |
VELİLER BÖYLE DESTAN YAZAR | 19 |
Meydanlar Mescid, Yollar Musalla, Makber Vuslat | 19 |
Feth-i İstanbul’dan Sayfalar | 20 |
Gecikmiş Bir Cevap | 21 |
Diriliş Yürüyüşü | 21 |
Sultan Abdülhamid de Yürüyordu | 22 |
İnkârın Üzerine Dökülen Nur Harmanı | 22 |
Büyük Müjdelere Hazır Olun! | 23 |
TASAVVUF ve NAKŞİBENDİYYE | 24 |
Hâlidîlik | 25 |
Abdullah Mekkî | 31 |
Yanyalı Mustafa İsmet Efendi | 32 |
İstanbul’daki Hâlidî Şeyhler | 32 |
FİKİR HAYATINDA MEŞÂYIH | 34 |
İSMET EFENDİ TEKKESİ | 36 |
Ali Haydar Efendi | 37 |
İlk Buluşma | 41 |
MAHMUD EFENDİ HAZRETLERİ ve HÂLİDÎLİK | 44 |
Hayatı | 44 |
TAHSİLİ | 47 |
HOCALARI | 50 |
Mehmed Rüştü Aşıkkutlu | 50 |
Çalekli Dursun Efendi | 52 |
TASAVVUFÎ YÖNÜ | 55 |
EĞİTİM HİZMETLERİ | 59 |
1. Muhalled Usûlü Esas Alan Eğitim Sistemi | 60 |
2. Cemaat Eğitimi | 62 |
3. Tasavvufî Eğitimi | 64 |
AHLAKI | 66 |
“Ne Olursan Ol, Yine Gel!” | 67 |
Birkaç Fasıl | 68 |
1. Vefası | 69 |
Muhlama | 69 |
Yaşlı Kadın | 70 |
2. Edebi | 70 |
Dizüstü Otururdu | 71 |
“Hasbi Efendi Şimdi Sor!” | 72 |
Büyük Kapı | 72 |
3. Tevazusu | 73 |
“Hakkımı Helal Etmem!” | 74 |
4. Sabrı | 75 |
“Hızır Efendi Kazandı, | 75 |
Katiller Kaybetti” | 75 |
Nasıl bir Sevaba Nâil Olduğunuzu Bilseydiniz Üzülmez, Sevinirdiniz | 76 |
“Senin Yüzünden Bir Adamı Kaybettik” | 77 |
5. Kul Hakkı Hassasiyeti | 78 |
Aksi Halde Faiz Olur | 78 |
Kul Hakkını Çiğneyemeyiz | 79 |
Bir Vakti Kıldırmadıysa Ne Yapardı? | 79 |
En Hakir Kim? | 80 |
Hasan Efendi | 80 |
Sözün Özü | 81 |
ÇARŞAF ve MAHREMİYET HASSASİYETİ | 82 |
İffet Kalesinin İki Burcu | 82 |
İslâm Kadınının Dış Kıyafeti: Çarşaf | 83 |
Niçin Tesettür? | 84 |
İmanı Kalbe Yerleştirir | 85 |
Zina ve Ona Götüren Yolları Kapatır | 85 |
Bir Kadın Niçin Çarşaf Giyer? | 86 |
Değerli Olan Şeyler Örtülür | 86 |
“Sevindirin Fâtıma Annemizi” | 87 |
“Benim Kızıma Selam Söyle!” | 88 |
“Hakkını Düşünme!” | 89 |
Kadınların Cihadı | 90 |
Haremlik-Selamlık | 91 |
“Sakallıya Bakmazlar” | 93 |
İffet Âbidesi | 94 |
Gençlere İffet Çağrısı | 94 |
“Okulları Kız-Erkek Ayırın!” | 95 |
“Hocam Sen Ne Kadar Cesursun!” | 96 |
Mahremiyet Niçin Önemli? | 97 |
Kadınlar İçin İlim Seferberliği | 97 |
Saman Alevi Gibi | 98 |
Bir Kadın Yazar | 99 |
Kur’ân Kursu Öğreticisi | 100 |
Hülâsa | 101 |
SAKAL ve MÜSLÜMAN KİMLİĞİNİ İNŞA CİHADI | 103 |
Sakalı Kesmenin Hükmü? | 103 |
İdamdan Değil, Sakaldan Korkardı | 104 |
Sakal ve Ali Haydar Efendi | 105 |
Üç Çeşit Sakal | 105 |
“Sakal Sana Ne Güzel Yakışır” | 106 |
Niçin Sakalda Israr Ederdi? | 107 |
Erzurum’a Sakal Seferi | 108 |
Büyük Olan Allah’tır | 109 |
Ver Elini Mersin! | 109 |
Hülâsa | 110 |
TEBLİĞ ve DAVET MENHECİ | 112 |
İslâm Sohbetle Yayıldı, Kılıçla Korundu | 112 |
Ölene Kadar | 113 |
Bu Adam | 115 |
Kürsüdeki Uyku | 115 |
Yüreği Yangın Yeri Gibiydi | 116 |
Her Ev Medrese Olsa | 116 |
Bu kadarı da Anlatamaz mısınız? | 117 |
“Kızmayacaksınız!” | 117 |
Din Görevlisi mi, Din Gönüllüsü mü? | 118 |
MÜSLÜMANCA HAYATI İNŞA YOLUNDAKİ ÇİLESİ | 120 |
Coğrafya Muallimdir | 121 |
İlaca Düşman | 121 |
Hedefinde İnsan Vardı | 122 |
Arapça Seferberliği | 122 |
Kilisenin Semasındaki Hilal | 123 |
Bafralı Hasan Hoca | 124 |
Belalar Namazla Kalkar | 125 |
Duydun mu?! | 126 |
Nezaretteki Hocahanım | 126 |
KERAMETLERİ | 129 |
Şifa Olan Kur’ân-ı Kerîm’i Bir Veli Okursa | 130 |
Hocalar ve Ticaret | 131 |
“Tunceli’ye Gelecek Müslümanlara Faydan Olacak!” | 132 |
Hurşid Efendi Buraya Geldi mi? | 133 |
Âlimlerin Eti Zehirlidir | 136 |
“Mahmud Efendi’yi Buraya Bekliyorum” | 138 |
Misafirime Niçin Buyur Demedin? | 138 |
Burada Bir Cami Olacak | 140 |
Allah Teâlâ Sana Evlat Versin! | 141 |
Adı Âişe Olsun | 142 |
Annen de Mürid | 142 |
Vefalı Ol! | 142 |
ÜMMET HASSASİYETİ | 144 |
Bosna Savaşı | 145 |
İmanın Zaferi | 146 |
Cephede Durum | 147 |
Selimhan Yandarbiyev | 147 |
Hülâsa | 149 |
İSTİKÂMET ANLAYIŞI | 150 |
İNSANİYETİ | 152 |
Sıradan Bir İnsan Gibi Yaşardı | 154 |
CEMAATLERLE MÜNASEBETİ | 156 |
Nüfuzu | 156 |
TARİKATA BAKIŞI | 158 |
ASKERLİĞİ | 160 |
HAYVANLARA MERHAMETİ | 163 |
Sakinleşen Deve | 164 |
Peygamberimizin ﷺ Kediye İkramı | 165 |
Yolumuz Ortak | 166 |
Efendi Hazretleri’nin Kedisi | 166 |
Tekke ve Kedi | 167 |
Efendi’nin Hediye Ettiği Kedi | 168 |
Hülâsa | 169 |
TEKKE’NİN KİLİSEYLE MÜCADELESİ | 171 |
KÖKÜ MAZİDEKİ ATİ OLAN İSMAİLAĞA’DA 24 SAAT | 173 |
BİR TANIĞIN ŞEHADETİ | 178 |
FASILDAN FASILA | 182 |
Geçerken Uğramış Olmayayım | 182 |
“Bizim Bölüğün Karavanası” | 183 |
Kul Hakkı | 183 |
Arabada Unutulan Bardak | 184 |
“Okuyunuz” | 184 |
Neyin Helal Ya Da Haram Olduğunu Fıkıh Belirler | 185 |
ESERLERİ | 186 |
1. Rûhu’l-Furkân | 186 |
2. Risâle-i Kudsiyye Şerh ve Tercümesi | 188 |
3. Sohbetler | 189 |
4. Mektûbât-ı Rabbânî Şerhi | 190 |
VUSLATI | 192 |
Mikrofonsuz, Kamerasız İrşad | 192 |
Dâvamız Meydan Okumak Değil, Adam Kurtarmak | 193 |
Sarıkla Gelen Devrim | 194 |
Büyük Binalar | 196 |
Allah Azze ve Celle Böyle Duyurur | 196 |
“Müslümanın cenazesini rahat bırakın!” | 196 |
Bosnalı Gazeteci | 197 |
Fotoğrafımı Yırtın! | 198 |
Milletin İctimâsına Ahlak Yobazlarının Tepkisi | 198 |
Hz. İbrâhîm’in (a.s) Çağrısı ve Keramet | 199 |
Son Fasıl | 200 |
GÜL AĞACININ DİBİNDE BİR ÖMÜR | 201 |
Yeni Devir | 201 |
Bin Yıllık Çınar | 202 |
Allah ﷻ ve Rasûl ﷺ Dâvasına Sahip Çıkacak Kahramanlar | 202 |
Bizim Köyün İmamıydı | 202 |
İhsan Efendi | 203 |
Batan için “Batsın” Demezdi | 204 |
Başımda Takkeler | 204 |
Ferre, Yefirru, Firar | 205 |
“Aman Tefsiri Bırakmayın!” | 206 |
İlim Dindir | 207 |
“Ehl-i Sünnet Ulemâsı Mutlaka Doğru Söyledi; Lakin Ben Bilmiyorum.” | 208 |
Bütün Vaktini Âli İlimlere Ayır! | 209 |
“Yerinde Dur!” | 210 |
Burayı da Sen Şerh Et! | 212 |
Pezdevî Dersleri | 213 |
Sezai Karakoç ve Yedibeyza | 213 |
Şah-ı Nakşibend’in Uyarısı | 214 |
Efendi Hazretleri’nden Gelen Telefon | 216 |
“Sen Ne Açıkgöz Adamsın!” | 217 |
Mukaddime
İslâm düşmanları birbirleriyle savaşırken de İslâm’la savaşmaktan geri durmadı. 20. yüzyılda İslâm medeniyeti bütün değerleriyle yok edilmek istendi. Küfür cephesi siyasette, fikirde, sanatta İslâmiyet’ten tek bir nokta bırakmamak üzere saldırdı. İnkâr, yeni neslin içini çürüttü. İmanın zayıfladığı alanlarda gelecek kaygısı, ölüm korkusu büyüdü. Gayesiz ve mutsuz insanlar çoğaldı.
Tarih şahittir ki, ruhu dirilten İslâm, uyuşturan ise küfürdür. Söz hakkı küfür yobazlarına verilince “İslâm’a afyon, küfre özgürlük!” denildi. Millet uyanmasın diye haberin önünü arkasını kesenler, yeni nesle geceyi gündüz gündüzü gece, tarihi masal, masalı da tarih olarak öğretti.
İslâm etrafında şüpheler, yalanlar oluşturuldu. Bütün bunların üzerine İslâm’ı hayatın her cephesiyle alâkalı olacak şekilde öğreten, eşya ve hâdiseye tatbik edecek misyonla donatan, bu noktada vazife alan kadrolar yetiştiren medreselerin kapanması eklendiğinde, millet ye’se düştü; inkâr cephesi ise bir daha bu topraklarda İslâm güneşi doğmayacak diye umutlandı. Gün öyle dehşetli battı, ortalığı öyle bir karanlık kapladı ki insanlar bir daha hiç güneş doğmayacak zannetti.
Kudemâ zor zamanlarda zuhûr eder, millete dirilişe dair umut verir, onları yeniden fecrin doğacağına inandırır. İmam-ı Gazzâlî, Mevlânâ, İmam-ı Rabbânî gibi kudemâ böyle zamanlarda geldi, insanları İslâm’ın hâkimiyetine inandırdı. Kudemâ karanlıkta cehennemi yaşayan insanları ruhî arınmaya, zihni mâsivadan kurtarmaya, aklı vahiyle yüceltmeye çağırdı.
Mahmud Efendi Hazretleri, Hz. İbrâhîm (a.s) gibi tek başına bir ümmet kıymetindeki âlimlerden olan Dersiâm Dursun Fevzî Efendi’nin dizi dibinde yetişti. Ali Haydar Efendi Hazretleri’nin huzurunda kışta bahar seslerini duydu. Toprağa, havaya, suya düşen cemre gibi aşk ve umut büyüttü yüreğinde. Kapatılan, önü ve arkası kuşatılan medreseye eski derinliğini kazandırabilmek için tekkede müderrislik yaptı. Maziyi atiye bağlayan köprüler inşa etti. Zemheri kışta baharı müjdeledi.
Hasedin, gıybetin, dünyevîleşmenin, makam sevgisinin vurduğu kalplere zühd, takva, verâ, îsar bereketiyle dokundu. Yüreklere deva olacak reçeteler yazdı. Kitapla Sünnetle kalpleri tezkiye etti. Sözüne itibar edenler, bir bir iğrendikleri mânevî hastalıklarından kurtuldu.
Maddî hastalıkların tabipleri tıbbıyede okuduklarına göre, evliya ise hem Kitab ve Sünnette okudukları hem de yaşadıklarına göre reçete yazar. Bu yüzden büyük velilerin ruh hastalıklarına dair yazdıkları reçeteler mahza şifadır.
Efendi Hazretleri İslâm’a karşı yürütülen çok cepheli saldırının tam karşısında durdu. Lakin reaksiyoner bir duruş benimsemedi. Aksiyon adamıydı. Mücadele tarzını karşı tarafın stratejilerine ya da tuzaklarına göre değil, imanına göre belirledi. Karşı taraf ne söylerse söylesin ya da ne yaparsa yapsın o hep Müslümanca konuştu, Müslümanca yaşadı. Madden ve mânen yıkılan milleti İslâm’a sarılarak ayağa kalkmaya çağırdı.
Güçlü kumandanlar düşmanın taktiklerine aldanıp mevzilerini terk etmez. Efendi Hazretleri de İblis’le giriştiği büyük harpte İblis’in ve adamlarının taarruzlarına göre cephe değiştirmedi. İslâm düşmanlarıyla ittifak arayışına girmedi. Yanlışları olsa da Müslüman kardeşlerini bırakmadı. Cemaate değil, ümmete çağırdı. İslâm düşmanlarının ne hicivlerinden korktu ne de övgülerine aldanıp, yaşantısını ya da konuşmasını değiştirdi. Ne giyimde ne ev tefrişinde ne yemek yiyişte ne davette ne de tebliğde çağın modasına itibar etti. Bütün modaları İslâm’a teslim olmaya çağırdı. Kışın en şiddetli zamanlarında baharın geleceğine inan(dır)dı. Yaz tecrübesi olmayan kış günlerinde yazın yakın olduğunu hayal edemez. Yaz günlerinde de kar yağmasını düşünemez. Fakat yaşayan tecrübesiyle bilir ki her kıştan sonra bir bahar vardır. Efendi Hazretleri Müslümanlara her mahalleye bir kız bir erkek medresesi açar, üzerimize düşeni yapar, Allah’ın ﷻ dinine yardım edersek O da bize nusret edecek ve bir anda ortalığı rengarenk diriliş çiçekleri kaplayacak, dedi. O konuştukça milletin mücadele azmi arttı.
Efendi Hazretleri İslâm idealini yeniden hak ettiği noktaya ulaştırmak için seferber oldu. Ders okuttu, sohbet etti, derdi olan insanları dinledi, çareler aradı. Bu yolda yalnız kalmaktan, çile çekmekten, baskılara maruz kalmaktan korkmadı. Ruhunda mazideki muhteşem günlerin yeniden zuhûruna dair rüyalar taşıdı. Şana şöhrete, akademik ünvana, protokole itibar etmedi. Mü’mine karşı mütevazi, kâfire vakarlı durdu. Yol açtı, umut verdi. Reklamla ve geçici başarılarla ilgilenmedi. Makamsız, mevkisiz, namsız, nişansız az adamla çok işler yaptı. Allah Teâlâ da ilmine, ömrüne, sözüne bereket ihsan etti. Cenazesine katılanlar bir coğrafyanın sessiz sedasız nasıl asli haline döneceğini, toprağa düşen bir tohumun sert olan toprağı titreye titreye nasıl yarıp gün yüzüne çıkacağını gösterdi.
Efendi Hazretleri’nin “Büyük Hoca” kabul edildiği bir evde doğdum. Adımı o verdi. Yılda en az bir defa evimiz O’nunla ve arkadaşlarıyla şereflenirdi. Tahsil hayatım -büyük mânada- O’nun buyruklarıyla şekillendi. Okudukça çocuklukta zihnimde büyüttüklerim küçüldü. Lakin Efendi hep büyüdü. O’na yaklaştıkça muhabbetim arttı.
Allah’ın ﷻ bir lütfu olarak O’ndan uzakta iken de O’na yakındım. Talebelik yıllarım esasında kendime hitaben kaleme aldığım yazıda da belirttiğim gibi fikir ehramımın dört sütunundan biriydi Efendi Hazretleri: “Akla dair her meselede İmam-ı Gazzâlî Hazretleri’nin kâideleştirdiği ‘İslâm ölçüsü’ne sığınacak, aşkın nizam sarayına giriş vizesini İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin Mektûbât’ından alacak, Batıyla muhâkemenin stratejisini İslâmî tefekkürün büyük kurmayı Üstad Necip Fazıl’dan dinleyecek ve nihayet halin akıl üstü muhasebesini Büyük Veli Mahmud Efendi Hazretleri’nin oluş ocağında neticelendireceksin.”
Efendi Hazretleri’nin civarında -özellikle de İstanbul’da kaldığım üç yıl içerisinde- şahit olduklarımı ihtiva eden bu kitap, Allah ﷻ ve Rasûl ﷺbuyruklarına ittiba eden bir büyük velinin kışta inşa ettiği baharı ve ümmetin evlatlarını küfrün dehşetli hücumlarına karşı korurken verdiği mücadeleyi anlatmaya taliptir. Eserin, beşte birlik bölümü “Kadim Duruşlu Hâlidî Şeyhi: Mahmud Ustaosmanoğlu”[1] başlığıyla bir mecmuada yayımlanmış, yüzde seksenlik bölümü ise irtihalden sonra telif edilmiştir.
Efendi Hazretleri bütün büyük muzdaribler gibi -Allah’ın ihsanıyla- imkansızlıklar içerisinde büyük ikramlara nâil oldu. Bizim için O ve O’nun gibi olanlar “üsve-i hasene”dir. Zafere giden iz de yol da onlarındır.
لا حول ولا قوة إلا بالله العلي العظيم
هذا رأيي٬ والرأي يخطىئ ويصيب
İhsan ŞENOCAK
Ağustos – 2022