İSLÂM’IN GÜCÜ VE MÜSLÜMANLARIN ÂCİZLİĞİ

Osmanlı’nın yıkılmasından itibaren İslâmî meseleler devlet desteğinden mahrum kalmıştır. Haremeyn’in bekçisi sıfatıyla Suudi Arabistan yer yer “Rabıta” gibi kurumlar vasıtasıyla İslâmî çalışmaları ve daveti destekler görünse bile bu beklenen meyveyi vermemiştir. Bunun iki nedeni vardır. Bunlardan birisi Suudi Arabistan’ın umum Müslümanların hilafına sekter bir yapıda ve meşrepte olması...

Okumaya Devam Et

GEÇMİŞİMİZDE VE GELENEKLERİMİZDE AİLE

Bizim kadîm medeniyetimizde aile bağları ve ailenin güçlü kılınması her şeyden fazla önemsenen, tüm devlet politikalarında değer gören bir vizyonla ele alınmaktadır. Geçmişimizde aile ve evlilik kurumuna verilen önemin temelinde şu bilinç yatmaktaydı; bir toplumun sanayisi, savunması ve teknolojisi ne kadar güçlü olursa olsun eğer aile ve gençliği...

Okumaya Devam Et

AŞK, VECD VE CİHAD YOLUNDA MÂVERÂ YÜRÜYÜŞÜ

Medine “Başkentler Başkenti”, bütün mekânlar ve zamanlar ise “sürgünler ülkesi”dir. Veliler, sürgünler ülkesindeki Mü’minleri Allah Rasûlü’nün ﷺ asrındaki liyakat payından ve üstünlük ölçüsünden nasibdâr olabilmek için Başkentler Başkenti Medine’ye çağırır. Çünkü Medine bize, cennetin öz ülkemiz, dünyanın ise sürgün yeri olduğunu anlatır. Başkentler Başkenti’ne aşkla,...

Okumaya Devam Et

KAPİTALİZMANIN ISLAHINA ÇALIŞMAK, ÖLÜYÜ PUDRALAMAKTIR: İSLÂM’A YOL AÇIN!

İslâm, hayatın bütün şubelerinde olduğu gibi iktisatta da ilkeler vaz’ etmiştir. İslâm iktisadını anlayabilmek için fukahanın tarihi süreç içerisinde yaptığı ictihadların delillerle münasebetini tesbit etmek, eşya ve hâdiseye tatbik boyutunu bilmek, kapitalizm ve sosyalizm gibi sistemlerden ayrıldığı noktaları temyiz etmek -bütün bir hâlde- bir asırdan daha uzun bir...

Okumaya Devam Et

YAYIN VE YAYINCILIK ÜZERİNE

Keşfedilen hakikat açığa çıktığında görünmek ve bilinmek ister. Görünmek ve bütün gönüllerde yer etmek ister. Yayın, kayıt altına alınmış bu birikimin eserler boyunca artırılıp yaygınlaşması demek. Duyurmak; ne kadar çok kişiye, ne kadar uzağa, ne kadar hızlı olursa o kadar iyi. İnsan, her daim iyi, doğru ve güzelin...

Okumaya Devam Et

KUREYŞ SÛRESİ: ÜLFETE DEĞİL ÜLFETİ VERENE SECDELER OLSUN!

“فَاقْرَؤُا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِ /Artık Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyun.” âyet-i kerîmesinden hareketle ulemamız Kur’ân-ı Kerîm’in bütün sûreleriyle kıraatin câiz olduğunu söylemesine rağmen belki daha çok Mü’minin hâfızasında olduğu için ya da namazlarda daha sık okunduğu için Fil’den Nas’a kadar olan sûreler halk arasında “namaz sûreleri” olarak tesmiye...

Okumaya Devam Et

YETİMİ KUCAKLAYAN CİMRİYİ-RİYÂKÂRI SARSAN SÛRE: MA’ÛN SÛRESİ

اَرَاَيْتَ الَّذي يُكَذِّبُ بِالدّينِ /Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! فَذٰلِكَ الَّذي يَدُعُّ الْيَتيمَ وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْكين /İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi teşvik etmeyen kimsedir. فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّينَ اَلَّذينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ اَلَّذينَ هُمْ يُرَٓاؤُنَ /Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki  onlar...

Okumaya Devam Et

DÜNYA HER YERDEN, AŞK KALPTEN VURUR

Kudema şöhret olmak için değil, haddini bilmek için okurdu. Âriflere: “Nice zamandır okursun peki ne bilirsin?” diye sorulduğunda “haddimi” diye cevap verirdi. Çocuk babaya, talebe hocaya, küçük büyüğe karşı haddini bilirdi. Gönül ganî, dili ise fakirdi; yaşadığı zevki akıl anlayamazdı ki anlatabilsin. Bu yüzden gönül...

Okumaya Devam Et

HZ. MUSA’NIN ÖLÜM MELEĞİNE VURMASINI İHTİVA EDEN HADİS SAHİH Mİ?!

Tarihte Ehl-i Bidat’ın, Cehmiyye’nin; asrımızda ise Ebu Reyye başta olmak üzere hadis inkârcılarından modernistlere kadar pek çok ismin Kur’ân-ı Kerîm’e ve akla aykırı oldukları iddiasıyla inkâr ettiği hadislerden biri de Hz. Musa’nın  insan sûretinde ruhunu kabzetmeye gelen “ölüm meleği”ne tokat atmasıdır. Buhari’nin mevkuf olarak rivayet ettiği hadis,...

Okumaya Devam Et

BİR UYANIŞIN ÖYKÜSÜ

Hakkın, meşru vasıtalarla olması gerektiği mevkiye ikamesi için gayret göstermek, her Mü’minin vazifesi şüphesiz. Aksi; zulme rıza demektir ki bu tek başına dahi cürüm olarak yeter. Adaletin tesisi, ona dair tecavüzün nereden, kime ve nasıl geldiğine bakılmadan mücadele edildiğinde ancak mümkün olur. Dine, nefse, mala,...

Okumaya Devam Et