HAREMEYN’DE KUDEMA MECLİSLERİ-1

Kadim zamanlardan yakın döneme kadar medreseler İslam şehirlerinin irtibat merkezleri, talebe-i ulum da “gönderilmeye değer olanı” taşıyan ulaklardı. Onlar bazen bir hadisi, bazen de bir râvîyi sormak için yüzlerce kilometre yol kat eder, en uzağı en yakın kılarlardı. Bir kitap Endülüs’te telif edilir daha mürekkebi kuramadan Mısır’a ulaşırdı.

Okumaya Devam Et

KURTUBA’DAN ARAKAN’A BİR İMAJ HİKAYESİ

Batı, hürriyeti Kurtuba ve İşbiliye medreselerinde okuyan Hristiyanlar vasıtasıyla tanıdı. Kiliseye başkaldıran entelijansiya, Allah’la kul arasına kimsenin giremeyeceğini Endülüs’ün muvahhit müminlerinden öğrendi. Kilise, İslam irfanından istifade edebilmek için İspanya’da tercüme heyetleri kurdu. Bunlar vasıtasıyla İslamî telifât Arapça’dan Latince’ye tercüme edilip asırlarca üniversitelerde ders kitabı olarak...

Okumaya Devam Et

ÜÇÜNCÜ MEDENİYET DALGASI: İSLÂM BAHARINA DOĞRU…

Tarihî zamanlardan geçiyoruz: İnsanlık tarihinin yeniden teşekkül ettiği küre ölçekli bunalım zamanlarından… Büyük kriz zamanları, büyük doğumlara gebedir. Özelde bütün büyük düşünce, sanat ve ilim atılımları, genelde medeniyet dalgaları, çok daha genelde ise bütün bunların hepsinin dölyatağı, anakaynağı büyük dînî doğumlar, hep büyük kriz zamanlarının...

Okumaya Devam Et

İSLAM BAHARI KIŞTAN SONRA GELİR

Kametleri farklı olsa da her asrın rabbanîleri vardır. İlimde, fikirde, siyasette toparlanma onların hamleleriyle olur, Gazzalî, Ahmed Faruk Serhendî onların arasından çıkar. Bu yüzden bütün ulu hocalar gibi Hasan el-Bennâ da söze, “Kûnû Rabbâniyyîn/Rabbaniler olunuz.” (3/79) diye başlar, kardeşlerine bütün olurlar içerisinde asıl olarak ne olmaları gerektiğini bu...

Okumaya Devam Et

İSLAM COĞRAFYASI’NDA İSTANBUL RÜYALARI

Ayakların birbirine dolandığı, kabirle dünyanın aynı karede ictima olduğu ayrılık anında geride yetimler bırakan bir baba gideceği yer kadar ayrılacağı dünyayı da düşünür. Bu yüzden “yâ hasretâ” ya da “yâ tarabâ” ifadeleri arasında en güvendiği dostunun adını telaffuz eder. Yetimlerini ona vasiyet eder. Rahman olan Allah Azze ve...

Okumaya Devam Et

BAYRAM: RABİATU’L-ADEVİYYE’DE İRADE, ARAKAN’DA HÜZÜN

Gün doğar, yeryüzünü kaplayan karanlık örtü zail olur; zulmet gider, nur gelir, gözler güneşin ziyasıyla çiçeği, çimeni görür. Oruç da güneş gibi bir nurdur; Varlığımızı örten karanlık noktaları aydınlatır. İnsan oruçla tasaffi eder. Tasaffi ettikçe özgürleşir, kayıtlardan kurtulur. Binbir ilaha köle insan, oruçla sadece Allah’a...

Okumaya Devam Et

İSLAM DÜNYASI’NIN SAYGIN ALİMLERİNDEN MUHAMMED SALİH EL-ĞURSİ (EKİNCİ): ŞİA’NIN HEDEFİNDE MÜSLÜMANLAR VAR

Hüküm: Türkiye’de ve İslam Âlemi’nde bir grup Şia’ya meşruiyet kazandırabilmek için televizyonlarda, gazetelerde Ehl-i Beyt mezhebi diyor. Diyorlar ki: “İslam’ın başından beri iki oluşum, iki menhec var. Biri Ehl-i Beyt, diğeri ise Ehl-i Sünnet’tir”. Yani Efendimiz’in (ﷺ) ailesini mezhep olarak gösteriyorlar. Böyle bir tesmiyenin İslam Ümmeti’nin varlığı açısından...

Okumaya Devam Et

IRSİ SOYSUZLUK MARAZI: LEMAN

Küfür cenahın yazar-çizer tayfası, İslam hangi istikameti gösterirse zıddına gitmeyi çağdaşlık kabul eden, İslam gündüz dediyse gece, nikah dediyse zina demeyi maharet zanneden, gazetecilik etiketiyle de “baldırbacak komisyonculuğu” yapan fuhşiyat tacirleridir. Dönme dedeleri Sabatay Sevi’den, ona da İbn Sebe’den tevarüs eden asıl meslekleri “ahlaksızlık komisyonculuğu” yaparak milletin mukaddesatına...

Okumaya Devam Et

ADEVİYYE’DEN YÜKSELEN SES: “HASBUNELLAHU VE Nİ’ME’L-VEKİL”

Allah Rasûlü (ﷺ) Mi’râca çıkarken Mısır tarafından gelen güzel kokular hissedince “Ma hazihi raiha ya cibril / Bu koku da neyin nesi ya Cebrail?” diye sorar yol arkadaşına. Hz. Cebrail “ Hazihi raihatü maşide/ Bu Maşite’nin kokusudur.” şeklinde cevap verir. Evvelâ Tahrir Meydanından çağdaş Firavun’a Maşitevâri direnen Aişelerin,...

Okumaya Devam Et

ALLAH ADALETLE HÜKMEDER

İnsan düz bir yolda yürüdükçe küçülür, bir müddet sonrada kaybolur. Yol, yürüyüşü de yürüyeni de içine alır. Bu yüzden yola “sırat” denir (Nesefî, Medârik, I, 32). Müslüman, her gün onlarca defa “Fâtihâ” okur, “İhdinâ’s-sırade’l-mustakîm/Bizi sırat-ı müstakim’de sabit kıl.” diyerek, “Nimet verilenlerin” yolunda kaybolma niyazında bulunur. Müstakim oldukları hükme...

Okumaya Devam Et