Hüküm Dergisi 1. Sayı, Recep YILDIZ

EY ŞEHİD! KİTABULLAH YERİNE DAS KAPİTAL OKUSAYDIN!

Sosyalist olsaydın ardından yazı kaleme alırlar, belki de adına bir anma programı tertib ederlerdi. “Mülkiyet hırsızlıktır deseydin” ya da Kelâmullah yerine Das Kapital’i referans alsaydın büyük devrimci olurdun; Sana özgürlük savaşçısı derlerdi. Marks, Engels ve Lenin’den oluşan üç ayaklı küfür üçgeni üzerinden biraz proletarya nutukları atabilseydin sen de konuşulmaya değer bir direnişçi olurdun.

İslam’la ideolojiler arasında bir sentez yapıp, Nişantaşı’nda tanıştığın dostlarınla umreye gidip, metaftan gazetene birkaç poz gönderseydin, cennet için meydanlara inmez kolay tarafından dünyanı da ahiretini de imar (!) ederdin.

“Kahrolsun kapitalist Müslümanlar!” diye birkaç slogan atsaydın ya da bir basın açıklaması sonrasında Marksistlerle kolkola yürüyüp dükkanların camlarını indirseydin büyük kahraman olurdun. Bu da, “bizim Che Guevara’mız, onun gibi devrimci doğdu, devrimci öldü.” derlerdi.

Amerikan icadı şu stratejik araştırma merkezlerinin birinde maaşlı uzman olsaydın, birkaç programa çıkıp “derin analizler” yapsaydın ya da nargile meclislerinde aşuftelerle oturup sabahlara kadar “mühim mevzular” üzerine entelektüel çıkarımlarda bulunsaydın “cins kafa” derlerdi.

İslam’ı yaşanan değil de, “konuşulan bir din” olarak algılasaydın yani İslamcı olsaydın, gazeteci dostların şehadet haberini alınca, “O bizim idolümüzdü.” derlerdi. Uluslararası siyasi analizler yaparken araya bir yere seni de sıkıştırırlardı. Ajandalarında yer bulurdun.

Şia’ya Ehl-i Beyt deseydin, mustazaf olurdun, şehadet haberinin ertesi günü Şia baronları ekranlarında “Kerbela istismarına” seni de dahil eder, ardından ağıtlar yakarlardı.

Fakat sen ne sosyalist, ne sloganist, ne İslamcı, ne istismarcı, ne de İrancı oldun. Türâs-ı İslam’a sahip çıkabilmek için Şeria’da okudun. Ya hep İslam ya hiç İslam dedin. İslam’ın da içerisinde yer alacağı yeni toplumsal mutabakat amentülerini, “İslam, hiçbir ideolojinin yedek parçası olamaz.” diyerek reddettin. Kariyeri, fikri muhayyilesi ne olursa olsun başkasının karısıyla nargile başında memleket kurtaran mücameleler yapmadın. Haram yolla ancak Şeytanın davasına hizmet edilir dedin. Bütün devrimcileri, Allah Resulü (sallâllahu aleyhi ve sellem)’in iman, fikir ve aksiyon inkılabı karşısında “ke enlem yekün” hükmünde gördün. İmam Şamil gibi büyük ruhlu mürşitlerin yolunda, Hasan el-Benna gibi bir şeb-i arus arzuladın. Allah Azze ve Celle’den bir, ümmetin hürriyetini, bir de şehadeti niyaz ettin.

Ravza’da imam, Bedir’de komutan, İslam devletinde başkan olan bir Peygamber-i Ekber’e tâbi oldun. Esed’e karşı intifada başlayınca kalemi, kürsüyü bırakıp İslam ordularının baş kumandanı Hz. Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)’in Bilad-ı Şam birliklerine katıldın. Önce neyin nasıl kullanılacağını öğrendin sonra kardeşlerine öğrettin. Rejimin tankları Hımıs’a her girdiğinde onları Hz. Halid b. Velid gibi hezimete uğrattın; Karşında ölüm makineleri enkaz yığınına dönüştü. Rejim şehre bu şekilde giremeyeceğini anlayınca taktik değiştirdi, güç kullanarak Müslümanları tankların etrafında kalkan yaptı. Tanklar ve onları sevk eden mukavva yürekli askerler ancak bu şekilde şehre girebildi. Onlar Hımıs sokaklarında bu şekilde dolaşırken son defa karşı karşıya geldiniz. Bir silaha bir de tankın çevresinde kalkan yapılan biçare millet-i islam’a baktın, vicdanın müsaade etmedi, ateş edemedin, ateş emri veremedin. Sen durdun onlar attı, tank mermisi göğsüne isabet etti. Bin parça oldun, sadece ayakların kaldı. “Söz kahramanlarının” yıkıldığı yerde dağ gibi dimdik duran o ayakların…

Evet Kardeşim Muhammed el-Atasî! Sen sosyalist, sen kapitalist, sen devrimci, sen modernist, sen İslamcı olmadın. Ne onlar seni, ne de sen onları tanıdın. Rabbine tertemiz bir sicille gittin. Hani bir muharebe sonrasında Hz. Ömer’e, “Ey Ömer! Bu cihatta öyle kahramanlar şehid oldu ki, sen onların hiç birini tanımıyorsun” dediklerinde, Ömer Efendimiz, “Onları Allah Azze ve Celle bildikten sonra benim tanıyıp tanımamamın ne önemi var.” buyurmuştu. Kardeşim Muhammed! Seni gökte istikbal eden melekler biliyor, Arşın Sahibi biliyor. Varsın ümmetin ızdırabını hissetmeyen, feryadına gazetesinde yer bulamayan, onun için yumruğunu sıkamayan şu marka Müslümanları bilmesin. Ne önemi var ki?!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir